Hayatımızda kimi zaman, içten içe hissettiğimiz duyguları olduğu gibi yansıtmak bize zor gelir. Öfke, kıskançlık, kıyas, kırgınlık… Bunlar çoğu kez toplumda hoş karşılanmaz, hatta kendimiz bile bu duygularımızı kabul etmekte zorlanırız. İşte tam da bu noktada devreye giren bir savunma mekanizması vardır: reaksiyon formasyon.
Basitçe anlatmak gerekirse; kişi aslında hissettiğinin tam tersini sergiler.
Psikanalitik kuramın temel kavramlarından biri olan reaksiyon formasyon, bireyin kabul edilemez bulduğu ya da bilinçdışında rahatsızlık yaratan duygu, düşünce ve dürtülerini tam tersi davranışlarla örtme çabasıdır. Bu mekanizma, bilinçdışındaki çatışmayı gizleyerek bireyin kaygısını azaltmayı amaçlar. Ancak aynı zamanda, kişiliğin ve davranışların sahte bir katmanla kaplanmasına da neden olabilir.
Mekanizmanın İşleyişi
Bastırdığınız bir duygu vardır. Bu duyguyu açığa çıkarmak sizin için risklidir: belki reddedilirsiniz, belki ayıplanırsınız, belki de kendinize yakıştıramazsınız. Beyniniz bu duyguyu görünür kılmak yerine, tam tersi bir davranış biçimi üretir.
- Bazen hiç hoşlanmadığınız birine karşı aşırı kibar davranırsınız.
- Bazen kıskançlık hissettiğiniz partnerinize karşı “aşırı özgürlükçü” görünürsünüz.
- Bazen de içten içe bastırdığınız arzuların tam tersine, katı ahlakçı veya kuralcı bir tutum sergilersiniz.
Kısacası, içinizde “hayır” dediğiniz şeye dışarıda “evet” demeye başlarsınız.
- Temel Dinamik: Kişi, kendisinde var olan ama kabul edemediği bir dürtüyü veya duyguyu farkında olmadan bastırır. Bu bastırma tek başına yeterli olmadığında, o duygunun tam karşıtı bir tutum ya da davranış geliştirir.
- Örnek: Aşırı kıskançlık duygusunu kabul edemeyen birinin, partnerine karşı “aşırı özgürlükçü” davranması veya sevmediği bir kişiye karşı fazlasıyla “nazik” ve “yardımsever” görünmesi.
Günlük Hayatta Görünüm Biçimleri
- “Aslında kızgınım ama sürekli gülüyorum.”
- “Rakip gördüğüm kişiye yardım ediyorum, çünkü kıskandığımı belli etmek istemiyorum.”
- “Bastırılmış öfkem var ama herkese fazla anlayışlı davranıyorum.”
İşte bu örneklerin ortak paydası, içten içe hissedilenle dışarıya yansıtılan arasındaki ters orantıdır.
- Aşırı Sevgi Gösterileri: İçten içe öfke ya da nefret beslenen birine karşı yapmacık bir şefkat gösterisi.
- Katı Ahlaki Tutumlar: Bastırılmış cinsel veya saldırgan dürtülere karşılık, toplumsal normlara karşı aşırı katı ve yargılayıcı bir tavır.
- Aşırı Dindarlık ya da Ahlakçılık: Kabul edilemez görülen isteklerin baskılanmasıyla birlikte ortaya çıkan gösterişli dindarlık veya ahlaki hassasiyetler.
Klinik Perspektif
Reaksiyon formasyon, kısa vadede bizi korur. İstenmeyen duygularla yüzleşmektense, onları gizlemek daha kolaydır. Bu sayede sosyal ilişkilerde sorun çıkmaz, kendimizi daha “iyi” hissederiz.
Ama uzun vadede bu maske ağır gelir. Çünkü kişi kendi gerçek duygularıyla bağını kaybetmeye başlar. Bu da sahiciliğin azalmasına, içsel gerilime ve tükenmişliğe yol açabilir.
Reaksiyon formasyon, nevrotik düzeyde sık rastlanan bir savunmadır. Özellikle obsesif-kompulsif kişilik yapılanmasında yoğun olarak görülür. Freud, bu mekanizmayı bastırmanın bir uzantısı olarak tanımlamış ve bireyin benliğini korumak için başvurduğu bir “maskelenme yöntemi” olarak ele almıştır.
Bununla birlikte, uzun süreli ve katı kullanımında bireyde kaygı, öfke patlamaları, depresif çökkünlük veya kişilikte yapaylık gibi yan etkiler ortaya çıkabilir. Çünkü kişi kendi gerçek duygularıyla teması kaybeder.
Kendimizde Nasıl Fark Ederiz?
Eğer birine karşı “fazla fazla” iyi, anlayışlı ya da katı davranıyorsanız, bir durup düşünün. Belki de bu aşırılık, içte bastırılan duyguların ters bir maskesidir.
Kendimize şu soruları sorabiliriz:
- “Gerçekte ne hissediyorum?”
- “Bu davranışımda bir yapaylık var mı?”
- “Acaba içimdeki zıt bir duyguyu bastırmaya mı çalışıyorum?”
Terapötik süreçte reaksiyon formasyonun fark edilmesi, danışanın gizlediği bastırılmış duygulara ulaşma açısından önemlidir. Terapist için, danışanın “aşırı iyi”, “fazla anlayışlı” veya “çok sert ahlakçı” tutumları, aslında bilinçdışında bunun zıddı bir dinamikle karşı karşıya olunduğunun ipuçlarını verir.
Bu farkındalık, bireyin hem içsel dürtülerini hem de sosyal kimliğini daha dengeli bir şekilde bütünleştirmesine yardımcı olur.
Somatik Belirtileri Nelerdir?
Reaksiyon formasyonu gibi savunma mekanizmaları doğrudan somatik (bedensel) belirtilere neden olmaz, ancak bastırılmış duyguların yarattığı kronik stres ve anksiyete, dolaylı olarak fiziksel semptomlara yol açabilir. Araştırmalar, savunma mekanizmalarının psikiyatrik belirtilerle ilişkili olduğunu gösterir; örneğin, somatizasyon (psikolojik sıkıntıların bedensel şikayetler olarak ifade edilmesi) görülebilir. Olası somatik belirtiler şunlar olabilir:
- Baş ağrısı veya migren atakları.
- Mide-bağırsak sorunları (örneğin, hazımsızlık, ülser benzeri ağrılar).
- Kas gerginliği, sırt veya boyun ağrıları.
- Uykusuzluk veya aşırı yorgunluk.
- Kalp çarpıntısı veya yüksek tansiyon gibi kardiyovasküler belirtiler.
Bu belirtiler, mekanizmanın uzun süreli kullanımında ortaya çıkar ve genellikle anksiyete, depresyon veya somatizasyon bozukluklarıyla ilişkilendirilir. Ancak bunlar reaksiyon formasyonuna özgü değil, genel psikolojik stresin sonuçlarıdır. Eğer bu belirtiler varsa, profesyonel yardım (örneğin, psikoterapi) önerilir, çünkü mekanizma farkındalıkla ele alınabilir.
Sonuç
Reaksiyon formasyon, hepimizin başvurduğu doğal bir mekanizma. Ancak farkında olmadan sürekli bu maskeyi taşımak, bizi kendimizden uzaklaştırır. Oysa sahici duygularımızı kabul etmek ve onları olgun bir şekilde ifade etmek, hem özgürleştirici hem de sağaltıcıdır.
Gerçek yüzümüzle var olabilmek için önce kendi içimizde dürüst olmamız gerekir.
Reaksiyon formasyon, kısa vadede bireyi kaygıdan koruyan işlevsel bir savunma mekanizmasıdır. Ancak uzun vadede kişiliğin gerçek duygularıyla uyumsuz, yapay bir kabukla kaplanmasına yol açabilir. Psikanaliz ve psikoterapide bu mekanizmanın çözülmesi, kişinin kendisiyle daha sahici bir temas kurmasına olanak tanır.
psikoloji #farkındalık #ruhsagligi #reaksiyonformasyon #savunmamekanizması #psikanaliz